6 Eylül 2015 Pazar

KARAKÖY KAHVESİ

Ne istiyorum bu hayattan? Aşk? Para? Şöhret? Huzur? Sahi ne istiyorum? Ne istiyoruz? Hepsi? Hiçbiri? Niçin bu karmaşa? Bu kaos ne kadar tuzlu! Bazen Karaköy kahvesinin biz tutarsız ve neidüğü belirsiz insanların bunları bir çay söyleyip düşün eleğini sağa sola sallaması için buraya itinayla kurulduğunu düşünüyorum... Düşünüyorum.. Bir sonuca varamıyorum. Bir sonuca varmak için mi düşünür insan? Belki öyle. Belki değil. Bilmiyorum. Sanmıyorum. Sanıyor muyum? Aynı mıyız ? Aynı şeyleri mi düşünüyoruz? Aynı yolun yolcusuyduk hani? Yan masadaki kadın kahvesini yudumluyor. Ne düşünüyor? Aynı şeyleri mi? Aynı olabilir miyiz sahi? Hayır. O kahve içiyor... Belki yalnızca şişman bir kedinin tüylerini okşayıp nefesim kesilinceye dek koşmak istiyorum? İstiyor muyum? Ya yürümek? Ne zor şeymiş bilmek. Ya bilmemek? Bilmiyorum... Nerdeyiz? Hayır Napıyoruz burada? Evet soru bu. Düşlerimizin bizi sürüklediği yerde miyiz? Sahi rahat mıyız? Rahat mıyım? Belki sırtıma bir yastık daha? Evet bir yastık daha istiyorum. O vakit rahat olabilirim. Kimiz? Kim lazım? Eksik miyiz? Ya tam? Hayır değiliz. İçimizdeki boşlukla nasıl tam olabiliriz? Bazı insanların en içten gülüşlerini yakalıyorum bazen. En savunmasız anlarına tanıklık ettiğim o anlar düşünmek olarak dönüyor zatıma. Bir de çay. Tanısa sever diyorum. Yanaşmazlar, geri çekiliyorum. Korkumdan soramıyorum. Belki diyorum gidişatın tamamen değiştiği nokta benim bir merhabam olur ikimiz içinde. Çekiniyorum. En büyük fırsatları önyargılarımızla tepiyoruz belki de. Ve belki de yalnız , en güzel ihtimalleri korktuğumuzdan kaçırıyoruz. Tesadüf eseri tanışmışlıklara mı mahkumuz? Arkadaş tanıştırmalarına. İşyeri tanışmalarına... Önyargılarımızla aldığımız nefes bu kadarını hak ediyor demek ki. Tercihlerimizi yalnız Karaköy Kahvesi gibi yerlerde yapıyoruz. Bize bahşedilen en büyük lütfu deniz kıyısında harcıyoruz. -Ne alırsınız? Çay? Kahve? ... Bu kadar mı? Bir de çok özgür müşüz gibi 3.seçenekleri sorguluyoruz. -Bira yok muydu? Haha. Bravo ne istediğini bilen insan! Bizi bizden başka kim hapsedebilir ki? Özgürlük kafamızın içinde değil mi? Belki öyle. Ya da belki değil. Bitti. -Pardon! Bir çay daha lütfen. epicsi.blogspot.com