29 Ağustos 2016 Pazartesi

DAHA DAHA?

Bir yerde okumuştum. Bir canavarla savaşacaksan, bir canavara dönüşmeyi göze almalıymışsın. Neye dönüştüğümü bilmiyorum. Kendimi, kaybettiğim bir aşkta, acımasız bir eleştirmen olarak buldum. Çatık kaşlı bir egoist. Önce kendini düşünecek kadar düşüncesiz. Anlamaya çalışırken bacısını keseni, babasını biçeni; Elin piçine söver oldum yüksek sesle son sürat geçiyor diye yamacımdan. İnemedim köşeyi dönüp çocukluğuna, az ilerde sağdan, girdim anasından dümdüz yürüdüm, göbekten sol yapıp çıktım avradına. Güvensiz. Şüpheci. Paranoyak. Yok canım o kadar da ölmedik. Daha hassas, ama kırılgan değil. daha duyarsız ama hayvan değil. Daha gıcık ama bulaşık değil. Daha korumacı ama avukat vari değil. Daha adil ama allah kadar değil. daha rahat ama gevşek değil. Daha acımasız ama kalpsiz değil. Daha sözünün eri, ama yuh o kadar da değil. Dahalarla bi kaç aşklık yol yapacağımı fark ettiğimde akıbetini bilemeyeceğim bir evliliğe, arınacak duş aradım. Tek kişilikti. Aşkı kapıda bıraktım. O'nlu hayaller kurarken, tek başıma soyundum. Kokusunu içime nakışlamak için güvenden iplik ararken, gidişini seyrettim küvet deliğinden. Yine de arsızlaşamadım el sallayacak kadar süzülüşüne. Ya da olgunlaşamamışımdır belki. Bir kese attım ki hakarete, böyle akmamıştır haksızlık üzerimden. Saygıyla kurulandım,çekti üzerimden son bir kaç damla hüsranı da. Sonra her şeye rağmen bir selam durdum ki aşka, ben böyle dik durmadım hayata. Daha kararlı. Daha sinirli. Ama boşvermemiş değil. Bomboş verdim ona bendeki o adamı. İçini doldursun diye...