22 Nisan 2017 Cumartesi

ZORLARSAN, KIRILIR

Elini taşın altına sokmak istemezsin, Kırılman gerekmez illa, Yalnızca korkaksındır belki. İtiraf et. Hep ama' ların vardır. Ve hep bi hatası O' nun. O' nda bir şey yok. Görmen için zaman lazım. Göğsündeki dikeni çek at. Ya da atma. Zaten gidiyorlar. Bir gün yalnız kalacağın korkusuyla önüne ilk çıkanın boynunu kırmaktan korkacağın günlerden korkarsın, sarılırken. Son ver içindeki savaşa. O'nu dinle. Bir şey söyledi.. Hatırlamıyorum. Ve işte yine yapıyorsun, aptal. Ölüyor içimdeki iyi.. İyi de, ya bu bir cinayetse? İyi mi? Değil. İçimdeki hiç iyi değil. Kararıyor kalbi sanki. Bazen geç olur. Zaman geçer. Hep söylerim. Söylemesem de, zaman hep geçer. Ben şarkı söylerim. Detone olurum. Zorlarken, kırılabilirim. Ve acıdığında derinden, Sızısından bir ders alırım. Zorlamayacağım. Zaman bir mutant. Olacak. O, su olacak. Su akacak. Beni alacak. Biz gideceğiz. Önemli değil. Bir bayrağım yok. Vatanım yeter. Ben dünyalıyım. Bazen anlarsın onu, Çoğu zaman belki, Anlamamış gibi yaparsın kendine, Ona değil. Kendi mutluluğuna kastın varmış gibi, Hiç değişmemişsin. Bir şarkı yazmak istersen, Doğru zamanı bekle. Kendine anlatamadıklarını, anlatamazsın müziğe. Önce bulmalısın içindeki notaları. Sonra belki doğurursun gözlerinden bir Sezen. Su olur akar yanağına. Sen boşver. Sezen yazsın. .. Kendini o kadar yanlış ifade edersin ki, O seni başka görür. Bu seni acıtır. Yine de devam edersin. Ne yaparsın? Ne ister? Biliyorsun dimi? Ama üşenirsin anlatmaya. Bir adım atarsın, ayağın yanar. Ayağına söversin çekerken geri. Ayağını sevdiğin gün, Camdan bir ayakkabı giyeceksin, Zorlamadan. O zaman su durulacak. Ve sen, içinden çıktığın dalgayı fark edeceksin. Batan teknelerini, Sen fark etmeden. Toprakla buluştuğunda, Topukların içine batacak. Ayağını sev. Çünkü, camdan bir ayakkabıyı kırmayı kimse istemez.

2 Nisan 2017 Pazar

KÖŞE BAŞI

Bi köşe başında parmaklarını çıtlatırken bulursun kendini. Çıkmıyor sokak. Ve işte ortasındasın; avazın avuçlarında. Kendini kırmaya cesaret gerek. Geçen hafta yetiştiremediğin iş için yarın nasıl hesap vereceğini düşünürken bi pazar akşamı patronuna, hayatının anlamını sorgular beyninin diğer yarısı. Hayır depresyonda değilsin. Bu duyguyu tanımıyorum henüz. Kulak astığın insanları anımsarken birer birer, saygıdan mı dersin bükülen avuçların, terk edilmiş bir küfrün tek kişilik orkestrasına? Sonuç sorgusu; ah ne de aptalsın! Çitilemek istemediğin için makinayı tekrar tekrar döndürdüğün halde kurtulamadığın bir leke gibi, yapışır üzerine birkaç hatıra. Beklediğin o sokakta, köşeyi döndüğünde artık seni tüm bu kargaşadan çıkaracak insanla çarpışmayı dilerken, sanki bu büyük lütfa ermen garantiymiş gibi, ona alışıp alışamayacağın düşüncesi kaplar beynini. Derken bir umut dönersin köşeyi. Çünkü artık o eski filme bile sığınamıyorsundur. Siz, o filmi de birlikte izlemiştiniz. Paylaşımcı ruhuna sokayım. Cinler çarpar hevesine. Elinde bi avuç kitap yoksa şanslısın demektir. Pardon dersen, bulaşmazlar.

DUDAK PAYI

Bana bahşedilmiş en büyük yeteneğin, kapıldığım panikle ifade edemediğim duygularımın beyaz bir yaprakla çarpışıp mürekkebe dönüşmesini izlemek olduğunu düşündüm hep. Ben doğru zamanda, doğru yerde oldum sadece. Mürekkebin sevişeceği varsa yaprakla, bahaneyim. Nasılsa alacak eline biri. Ben iyi bir izleyiciyim. Zatın anlayadursun hecemi, ayağımı taşırmadan izledim şeritleri. İçinden içinden. Tüm kurallara uydum, ışıklarda durdum. Karanlık bir otopark.. Işık her zaman beyaz değil. Her sakallı da deden. Sarıya uyduğum yerden izliyorum gecemi. Olmuş. Gece olmuş. Şeritlerin içinden akmak isterken yapışkan bir tabakaya, saçlarım yakıyordu ensemi. Ne zaman yazmaya yeltensem, bir garson yanaşıp bir şey isteyip istemediğimi soruyor. Geç kalıyorum. Pes ettiğimde, harbe çağırıyorum cümlelerini. İçimdeki savaş, kapatıyor gözlerimin kapılarını. Vermiyor vize. Beyaza bile. Bir bardak ver bana. İçi dolu olsun. Boş tarafıyla canımı sıkamayacağım kadar. Vermiyor garson. Dudak payı diyor. Kardeş payı gibi bir şey mi? .. Saçmalarken, gidiyor. Garson bile gidiyor. Cehaletime gülüyor. Yaprakların arasından bakıyorum sarıya. Yaprakların delikleri yok. Göremiyorum geceyi. Gece bile dolmuyor bugün yüreğime. Bugün günlerden ne? Dudaklarım güneş kadar büyük. Alnından öperim dünyayı. Bana beyazı verin.