4 Ekim 2021 Pazartesi

Hayatın Yokuşları

Gel biraz hayatın yokuşlardan konuşalım seninle. Oldum sanıp ölüyor, çıktım sanıp düşüyorsun. Bu işler böyle. Kimseye karışmadan yolunda yürürken, çalılar takılıyor ayağına. İteliyorsun bir-iki. Gitmiyor. Tutuluyorsun kavgaya. Derken, bir cehennemin içinde buluyorsun kendini. Sen bile şaşıyorsun haline. Orada olduğun aşikar ama öyle yavaş çekilmişsin ki bu bölgeye, sen bile anlamıyorsun önce. Ansızın alev alınca anlıyorsun. Basbayağı yanıyorsun işte! Bir-iki yokluyorsun sağı solu; Ama herkes çok meşgul kendisiyle. Açıyorsun gözünü, ahanda biri! Anlatıyorsun.. Anlatıyorsun. Bir kırpıştırıyorsun gözünü; a a.. kimse orada değil. Şş.. Gerek yok siteme. Zaten bu elin çözeceği dert de değil. Susmak istiyorsun bu kez. Hem de duymamak. İnan, doğa bunu senin için yapacak. Kulakların akacak, şişecek boğazın. Vücudun hep senden yana olacak. İçindeki öfke emecek merhameti; İçindeki sitem dövecek anlayışı. Herkesin bir derdi var durma şuraya ey gönül, deme! Gönül ne vakit dinlemiş seni? İçimdeydi doğa diyorsun hani, koş gel güneş doğ içime? İçindeki ateş yeter diyecek sana. Bana ışığın gerekti halbuki; yapıştırıp geçeceksin bir “haspam”. Delirdiysen kime ne? Yüzüne çaldığın su farkında değil. Hayat nasıl da devam edecek, şaşıp kalacaksın. Gülenler, şarkı söyleyenler, dans edenler ele geçirecek sinir sistemini. Önce duracak boğazına. Sonra gözlerinden akıp, oturacak göğsüne. Dünya duracak içinde. Dışarıda saatler farkında değil. Geri basalı çok olmuş ellerin yarım gülüşünden. Zifiri sessizlikte bulduğun huzurun zelzeleler içinde dağ farkında değil, içini yarmış ağlak gök farkında değil. Dayan sevgili kızım. Bunu da aşacağız. Ve içini ezip geçen treni kimse bilmeyecek. Bıraktığı dumanın önce izi kalacak ciğerinde. Duman yükselecek, ciğerin temizlenecek. Kendine yaptığın, aklına yer edecek. Sen. Kaldır kendimi. Zaten ne zaman itsen uzanan yarım eli, daha güçlü kalkmadın mı ayağa? Ağzını doldura doldura söv alayına. Midem bulanmadan senden, saçlarından tutacağım. Rahatladığında sileceğim dudağından akanları. Bu kez, su seni duyacak. Söz, kızmayacağım sana. İnsanlığa içi sevgi dolu herkes, önce nefret etti onlardan sonuçta. 00:18 | 07.07.2021

Hoş Geldin

“Mükemmel olmayacaksa hiç olmasın” diyorsun, hiç oluyor. Yutuyor “olmasın” ı hiç. Kendi sesini bile duyamaz oluyorsun, seni yeniden başlamaya davet edecek. Kazdığın temel dolmayınca, sen düşüyorsun içine. Ruhunun mezarı oluyor vazgeçtiğin için övündüklerin. Hiçin, için oluyor. İçin için hiç oluyorsun. Olsun. Kendi mezarına toprak atmalı insan, her seferinde bir adım daha atarak üzerine. Kendi toprağını eze eze ulaşarak çiçeklere, kendini kandırmanın en güzel şeklini yaşatacak insan kendine. Sen elinden geleni yap; mükemmel olmayacaksa da olsun. Sen hepsini sev; bırak birileri senden nefret etsin. Sen üret; bırak beğenmesinler. Sen kendin ol; bırak herkes gibi sansınlar. Farkındalığını artırıcı şeyleri öğrenmeye bak; her şeyi bilmesen de olur. Hayatın sona erdiğinde götüreceğin şey bilgin değil, halin olacak. Sen kendine güven; hata diye bir şey yok. O senin tecrüben. Kaygısız gül; bir gün ağlamaktan korkan hüznün içindeki mutluluğu kaçırır. Aramızda kalsın ama gülünecek en komik hikaye de budur. Sahip değil, ait olma cesaretini göster; hüküm sürme arzusu korkudan gelir. Dengeni koru elbet; kaosun içindeki düzeni de görerek. Bir şeyleri batırmaktan, nefret edilmekten, yuhalanmaktan, hiç olmaktan, yetersiz kalmaktan, yolunu şaşırmaktan, sıkılmaktan, güçsüz kalmaktan, dengeyi yitirmekten korkmayı bıraktığın an merkezini bulacaksın. Burası, her şeyin mükemmel olacağı yer. Hoş geldin. Epicsi 29.08.2021 | 20.22

26 Mart 2021 Cuma

SESSİZCE YANIMDA KAL

Lise yıllarımdı. Samipaşazade Sezai’ nin Sergüzeşt’ inde okuduğum bir paragraf beni o kadar etkilemişti ki, oracıkta zihnime kazınmıştı. “Ağlamak, uğradığımız felaketlere karşı, vücudumuzda kalan son kuvvetin acı bir feryadıdır. Ağlayamadığımız zamanlar, bizde o iktidarın da artık mahvolduğu ve yerini tesirli bir sükunete bıraktığı anlardır. Bu türlü sükunet ise en şiddetli elem gözyaşlarından daha gönül yakıcıdır.” Şimdi bana dost kime denir diye sorarsan; o, sükunetindeki çığlığı duyup sessizce yanında kalandır. Epicsi | 25.02.21 | 01:33

KARANLIK DUYGULAR

Karanlığımız, negatif duygularımızdan beslenir. Öfkemizi ve korkularımızı kullanarak bizi kendi tarafına çeker ve zamanla birer canavara dönüştürür. Bunu önlemek için duygularımızı bastırmaya çalışmak anlamsızdır. Aynı suya bastığımız bir top gibi, bir yerde havaya fırlayacaktır. Onları yok etmeye çalışmak da anlamsızdır. Duygular yok edilemez. Zaten yok edilmesi de gerekmez. Sadece onların kendilerini ifade etme biçimlerini değiştirmemiz gerekir. Onları benliğimizin bir parçası olarak tanımlayıp, bizleri yönlendirdikleri şekilde hareket ederek kendilerini ifade etmelerine izin vermek yerine; yarattıkları hisleri yalnızca izlemeyi tercih edebiliriz. Bir oyuncu olduğunuzu ve sinemada sergilediğiniz oyunu izlediğinizi düşünün. Kötü kalpli bir karakteri canlandırıyor olsaydınız, yaptıklarınız için kendinize kızar mıydınız? Yoksa sergilediğiniz karakterden bağımsız biri olarak, sadece izler miydiniz? Duygularınız ve tecrübelerinizle özdeşleşip kendinizi onlarla tanımlamak yerine, onları izlemeyi deneyin. Ve sonunda, gitmelerine izin verin. Onlara tutunmak, karanlığı büyütmekten başka bir şey değildir. Epicsi | 20.02.2021 | 23:16

UNUTULMUŞ HAKİKAT

Ruhsal Özümüz ile bağlantımız koptuğunda, aslında bizi biz yapan şeyle/kendimizle olan bağlantımız kopar. Tüm gerçeklikten bihaber yaşarız. Unuturuz. Bencilleşiriz. Duyguları sahiplenip, onların kim olduğumuzu tanımlanasına izin veririz. Zamanla buna alışırız. İçinde ikamet ettiğimiz bedeni, aslında neyin gerçekten “biz” olduğunu bilmediğimiz için “biz” diye tanımladığımız arzu ve korkularımızın kendilerini var ettiği psikolojik benliğimizi (mizaçlarımızı) ve geriye kalan her şeyin birleşimini “biz” zannederiz. Ve bu büyük bir yanılgıdır. Aydınlığı bulmak için farkına varmamız gereken budur. Kendimizi arzularımız,korkularımız ya da tecrübelerimizle tanımladığımız sürece, karanlık içimizde büyümeye devam edecektir. Zaman zaman hatırladığımız bir unutulmuşluktur, hakikat. Bundan daha kötü olansa, zamanla neyi unuttuğumuzu da unutmak. Epicsi | 20.01.2021 | 22:38

KARANLIĞIN İÇİNDEKİ AYDINLIK

Karanlık, ışığı göremediğimiz sürece içimizde büyür. Yine de karanlığı engellemek için onu yok etmeye çalışmak anlamsızdır. Karanlık yok edilemez. O aydınlığın yoksunluğunda ortaya çıkandır. Zıtlıklar birbirini anlamlı kılar. Var eder. Çirkin yoksa, artık güzel denecek bir şey yoktur. Ve karanlık yoksa, aydınlık da yoktur. İçindeki karanlığı kabullen. Onu reddetmek, var oluşunu reddetmektir. Buna rağmen içinde hangisini büyüteceğine sen karar verirsin. Karanlığın içindeki aydınlığı bul ve ışığın büyümesine izin ver ya da aydınlığın içindeki karanlığa tutun ve kendi karanlığına gömül. Seçim senin. Epicsi | 20.02.2021 | 18:52

CAN KIRIKLARI

Kimseyi kırmayalım derken, bu çabanın herkesin birden kırılmasına sebep olmuşluğu vardır. Ya da küçük kırgınlıklarını insanları kırmamak için yuttuğunda, sonunda üzerlerine kustuğun can kırıklarının insanlarda daha büyük yaralara yol açtığını görmek çok da imkansız değildir. Zamanla bu boş çabasını fark eder insan. Öğrenir; birileri kırılmak zorundadır. Bu dengedir. Kuraldır. Kimden korursun insanı? Hayattan mı? Bu kibirdir. Meyleden, küstahtır. Tüm bu denge kuralına direnç gösteriyorsa kişi, paramparça olmayı da göze almalıdır. Ama anlar. İnsan zamanla her şeyi anlar. Toplar parçalarını insan. Serpiştirir toprağına. Yeni ben’leri filizlenir zerrelerinden. O kadar da kötü değildir uğradığı hüsran. Kırıldığı yerden güçlenir insan. Epicsi | 20.02.2021 | 02:22

KENDİME TEŞEKKÜRLER

Gerçekten hepsi önceleri suçluluk duyduğum, zamanla kendime de değer vermeyi öğrenerek suçluluk duymaktan vazgeçtiğim durumlar. Ancak zamanla unutuyor insan. Birileri size çıkıp neden o telefonu açmadığınızı, neden soğuk davrandığınızı, neden onların beklentilerini karşılamadığınızı, neden onlara yeterince destek olmadığınızı sorgulayıp, seçimlerinizi yargılıyor. Sonra tekrar kendinizi suçlamaya başlıyorsunuz. Bu yazı bana kendime yüklenmemem gerektiğini hatırlattı. Size de hatırlatsın. Unutmayın. ÖNCE SİZ! Önce siz iyi olacaksınız. Yoksa başkalarına iyi gelemezsiniz. Ama insanlar iyi olup olmadığınızı bile sormadan kendilerine iyi gelmenizi bekleyecekler. Hepsini bırakın gitsinler. Size iyi gelmeyen, sizi yargılayan, sizi olduğunuz gibi kabul etmeyen insanlara ihtiyacınız yok. Siz iyi değilken, başkalarına verecek iyi bir şeyiniz yoktur. İnsanların, davranışlarınızın altındaki nedenleri göremeyecek kadar kör, anlayamayacak kadar duyarsız olmaları sizin sorununuz değil. Önce kendinizden sorumlusunuz. Kendinize karşı öncelikli davranmanız düşüncesizlik ya da bencillik değildir. Bu sadece bir çeşit kendini savunma şeklidir. Duyarsız insanların düşüncesiz söylemlerine boyun eğip, sağlığınızla oynamayın. Sizi gerçekten seven insanlar, size bir ev olup hizmet eden bedeniniz, sizi seven Yaradan bunu hak etmediğinizin farkında. Ruhumu, psikolojimi, içimdeki çocuğu korumak adına sergilediğim tüm davranışlardan ötürü duyduğum her suçluluk duygusu için kendimden özür dilerim. Ve açmadığım telefonlar için, söylemem beklenen şeyleri içimden gelmiyorsa söylemediğim için, beni yargılayıp duran insanlardan sessizce uzaklaştığım için, içime sinmeyen insanlardan/olaylardan/ işlerden uzak durmayı seçtiğim için, kalbimi kıranlara dur dediğim için, başkaları istiyor diye istemediğim şeyleri yapmak zorunda hissetmediğim için, başkalarına yanlış gelse de doğrularımın arkasında durduğum için, bencillik diye/düşüncesizlik diye adlandırdıkları HER ŞEYİ YAPTIĞIM İÇİN kendime teşekkür ederim! 🙏🏻 Epicsi 05.02.21 01:54 @kendine.don 🙏🏻

BURASI HALA SONBAHAR

Ne dağıldı ne zil düzen düşlerim. Bir arada kalmışlık tadıyor, ılık nefesim gibi. Ne yorgun, ne aç göğsüm rüzgara. Aklımı alsın ruhum, içim çekilirken sağ yanına. Burası uzak, burası her şeyin dışındaki yer. Kendinden uzak, burası sırtını görebildiğin yer. Dağıldı gitti her şey, gökyüzüm dar. Yaprak döker saçlarım, Burası hala sonbahar. Epicsi 21:11 15.12.2020 Still Autumn Here🍷🍾🍂

BEKLEMENİN YORGUNLUĞU

Kendi kendini sabote edersin bazen, kendi mutluluğuna kastın varmış gibi. “Bu kez son” dediğin hiçbir şeyin içinden sağ çıkamazsın. O ilk içtiğin sigaranın tadı çalınır genzine. Bazı şeyleri, içinden, öksürsen de atamazsın. Hatırla! Durmadan durulamazsın. Olduğun yerde kal şimdi. Yüreğini görebileceğim bir yerlere koy. Konuşmama hakkına sahibiz. Bekle.. Bekle.. Beklemenin yorgunluğunu tadımsa. Hala yapılacak bir şeyler var. Bu kovalamacadan öylece kurtulamazsın. Epicsi 20.07.20 01:50

ŞEYLERİN ÖTESİ

“Saat akşam 8’e 20 vardı. Tüm konsantrasyonum tabağımdaki yemekte toplanmıştı. O kadar acıkmıştım ki tabağımda tek bir pirinç tanesi bile bırakmak istemiyordum. Yemeğimin sonuna doğruydu. Normalde son lokmaları tabağımın bir kenarına toplayıp kaşığa doldurur, dışarıda kalanları parmağımın ucuyla kaşığa itelerdim. Bunu yapmak üzere lokmaları tabağımın bir kenarına toplamıştım ki, kaşığını uzatıp toplayamadığım pirinçleri kaşığıma iteledi. Mevzunun ne kadar derin olduğunu o an anladım. Yüzünü avuçlarımın içine alıp gözlerinin içine baktım. Bir şeyler anlatıyordu ama duymuyordum. Kahverengi gözlerindeki yansımama baktım. Nasıl oluyordu bu? Bir karara vardığımda, fizik bedeni artık benim için sadece bir makineydi. Gözlerinin arkasını görmeye çabaladım bir süre. Bir X-Ray cihazındaymış gibi tüm iskeletini görebiliyordum. Hatta daha fazlasını. Beynini, damarlarını, iç organlarını. O benim değildi. Sevdiğim şey bir et yığınından çok daha fazlasıydı. Bir şeyler söylemeye devam ediyordu. Odaklanmaya çalıştım. Dudaklarının, cümlelerin ağzından çıkış tarzının ya da ses tonunun artık bir önemi yoktu. Sadece ne söylediğini umursuyordum. Önceleri bir bedenle özdeşleştirdiğim ruhun artık bağımsız olarak farkındaydım.” ... Aşkın bedenle ya da cinsiyetle ilgisi yoktur. Neye ya da kime aşık olduğunun da bir önemi yoktur. Aşk bir ibadet halidir. Kavrayıştır. Aşk farkındalıktır. Sınırlı olandan sıyrılmaktır. Korkarım bu yüzdendir ki, “şey” lerin ötesini görmediğimiz sürece; aradığımızı bulamayacağız. Epicsi (30.07.2020, 22:21)

UNUT’AN

Hayatta kim olursan ol, nerde olursan ol, hayatın senin için planı ne olursa olsun sen insansın. İnsan “nisyan” kelime kökünden gelir. Nisyan, “unutmak” demektir. Yani “insan”ın anlamı, “unutan”dır. Unutursun. Alışırsın. Kaybolursun. Kim olduğunu ve nereye gittiğini hatırlaman için meditasyon yapmalısın. Nerede olduğun, ayakta ya da oturuyor olman fark etmez. Muma, müziğe, tütsüye de ihtiyacın yok. Sen madde ötesisin. Maddelerle yaratacağın bir ritüele mecbur değilsin. Ama bunların daha çabuk sakinleşmeni ve daha iyi odaklanmanı sağlayacağını da unutma. Meditasyonu yerine getirilmesi gereken bir görev olarak görme. Öyle görüyorsan yapma demeyeceğim. Yine yap. Seni yine de sakinleştirecektir. Ama onu bir görevden ziyade, seni gizli mabedine, evine döndüren bir araç olarak görürsen, bu algılarını çok daha derinleştirecektir. Aynı şey namaz gibi diğer ibadet şekilleri için de geçerlidir. Hepsi birer meditasyondur. Meditasyon yaparken mümkün olduğunca dik dur ve enerjinin omurganda akıp dengelenmesine izin ver. Sakin ve derin nefes alıp vermeyi unutma. Nefesini takip et. Bu içine yönelmenin en kolay yoludur. Ve yeterince derinleşebilirsen, her meditasyon sana farklı bir deneyim yaşatacaktır. Ve bunu yalnızca sen deneyimleyeceksin. Başka biri senin yerine senin bedeninde bu yolculuğa çıkamayacak. Bu yolculuk bu yüzden özel olacak. Ve sakın başkalarından, kainattan ayrı olduğun düşüncesine kapılma. Kendini ayrıştırma. Çünkü yolun sonu, her şeyle bütünleştiğin bir yere çıkacak. Ve aslında bu, sonun başlangıcı olacak. Namaste 🙏🏻 Epicsi | 01.03.2021 | 22:07

TANRININ ROLÜ

Bir an için dur! Bir an için 1 çift gözden ibaret ol. Bırak tüm davanı bir kenara. Bir an için, zihinsiz ol. At yükünü omuzlarından. Olan biten ne varsa, kabullen. Onayladıklarını ve onaylamadıklarını.. Gideni ve kalanı.. Savaşı ve barışı.. Ölümü ve yaşamı.. Bir an için dur! Ve kabullen.. Doğruyu ve yanlışı.. İyiyi ve kötüyü.. Karanlığı ve aydınlığı.. Kabullenmek, olanları onayladığın ya da onlara artık duyarsız kalacağın anlamına gelmez. Kabullenmek yenilgi değildir. Kabullenmekten korkma. Kabullenmek, olanların gerçekliğinin idrakında olup, inkar etmeden benimsemek anlamına gelir ve değişimin ilk kuralıdır. Eğer elinden geleni yaptıysan, elinden gelmeyen için isyan etmek yerine yaşamın projesine güvenebilme tevazusunu içerir. Müdahale etme. Ancak bir zorba bunu yapar. Ve daima hatırla; İyiliğin dayatılmasının, kötülüğün dayatılmasından aşağı kalır bir yanı yoktur. Her ikisi de, zorbalıktır. Her ne yaparsan, tevazu ve hoşgörü ile yap. Ve gücünün yetmediği yerde, bırak. Sınırlarını keşfettiğinde, onları sev! Bu keşif, gidebileceğin noktaya kadar koştuğunun göstergesidir. Aksi halde; tanrının rolünü oynamaya kalkmak, onun bilgeliğine sahip olmayı, sorumluluklarını üstlenmeyi ve affediciliğiyle yargılamayı gerektirir. Ve bu, bir zorbanın işi değildir. Eğer seni yalnız tanrının yargılayabileceğini düşünüyor ve sınırlarına ve düşüncelerine saygı gösterilmesini bekliyorsan, iyi ya da kötü, sen de başkalarına aynı şekilde yaklaşmalısın. Yani “tanrının rolü”nü oynayacaksan, affedici olmalısın. Ve eğer “tanrının bahşettiği rolü” oynayacaksan, affedici olmalısın. Başka yolu yoktur. Öfke, inkar ve isyanın seni götürebileceği tek yer, kendi iç cehennemindir ve burada senden başka kimse acı çekmeyecektir. Epicsi | 05.02.21 | 23:27

EN’PATİ

Birinin canını yaktığınızda size aynı şekilde canınızı yakarak karşılık veriyorsa bunun 2 sebebi olabilir. 1. İntikam almak istemesi 2. Empati yapmanızı sağlayıp kendisini anlamanızı istemesi İlki öfke ve ilişkiyi sonlandırma arzusu barındırır. İkincisi sevgi ve ilişkinin devamlılılığı arzusunu. Size olan bu yaklaşımı ilk sebebe dayanıyorsa, ilişkiye son vermesi gereken sizsinizdir. Hangi sebebe dayandığını ayırt edemiyorsanız; karşınızdaki. Epicsi | 22:03 | 26.03.21