18 Temmuz 2020 Cumartesi

Zamansız Varoluş

Çok mu erkendi? Ya da çok geç?
Bilmiyordum ama zamansız olduğu apaçık ortadaydı.
Bir çok şey zamansız gelişirdi zaten hayatında ona göre. Doğumu bile zamansızmış. Sezaryenmiş üstelik. İlk başarısını babasının söylemine göre bir “baytar” çalmış.
Kesesi yatay değil dikey kesilmiş. Bu annesinin karnında T şeklide bir deformasyona neden olmuş. Zaman zaman, hayatının ters gidişatının doğumundan belli olduğunu dair imalarda bulunurdu. Ne zaman doğduğunu tam olarak bilmediği için doğum saati - tarihi ile bulunan burçtan yükselenden falan pek haz etmezdi. İnanırdı. Bilmediği şeyler için sıkıntı yoktu ama bilemeyeceği şeyler karşısında sinirleri bozulurdu. Yine de kendini Tanrı’ya karşı sinirlenmemesi konusunda eğitmişti.
Sabahları yorganı tekmeleyerek kalkardı. Eşyalarına sevgiyle yaklaşırdı ama o yorgana karşı oldukça acımasızdı. Yılışıklığı sevmezdi. Bu yorganı bile olsa ağzının payını alırdı.
Komik kızdı. Eğlenceliydi. Önceleri arkadaşlık teklif edemeyeceğim kadar havalı gelirdi gözüme. Onu tanıdıkça içtenliği karşısında büyülenmiş, bir o kadar da rahatlamıştım. Yardımseverdi. Sinirlendiği zaman duraksar, yutkunur ve kontrollü bir şekilde konuşmaya başlardı. En çok bu yönünü severdim. Duygularını kontrol etmeyi bilirdi. Ona bunu söylediğimdeyse kahkaha atıp onu hiç tanımadığımı söylerdi.
Her zaman duyarlıydı. Bana karşıysa ayrıca nazik. Sık flörtleşse de pek sevgilisi olmazdı. Kendine göre birini bulamamaktan duyduğu bir kaygının olup olmadığını hep merak etmişimdir. Yalnızlığından oldukça mutlu görünürdü. Yine de kapalı kapılar ardındaki hıçkırıkların duyulamayacağını söylerdi.
Bazen ortalıktan kaybolurdu. Birkaç hafta sonra yine tüm neşesiyle ortaya çıkardı. Ortalıktan kaybolduğu zamanlarda onu merak ederdim. Sebebini hiç söylemedi. Bana kalırsa, yalnızca kabuğuna çekilip bulutların dağılmasını beklerdi..
Epicsi 18.07.20 21:37

“Müsait Değilim”

Güneş onu gözlerinden öperek uyandırdı. Oysa çok yorgundu. 10 dakika daha gözlerini hiç aralamaksızın kımıldamadan yattı. Odadaki eşyalar hala uyuduğunu sanıyordu. Göz kapaklarını ısıtan güneş vücuduna doğru yıldız gibi kaydı. Sonunda gözlerini araladı. Yataktan aşağı sarkan ayaklarını yattığı yerden sallamaya başladı. Elini yastığının altına soktu. Sağ sol yapıp eline çarpan telefonunu tuttuğu gibi çıkardı. Cevapsız aramaları ve mesajları gördü. Bunun için bile çok yorgundu. Telefonu kenara bıraktı.
Sadece yalnız kalmak istiyordu. Kimseden bir beklentisi yoktu. Kimsenin beklentisine karşılık verecek mecali de. Aklı darmadağınık, ruhu toz içindeydi. Tam olarak “müsait değil”di. Böyle zamanlarda içeri paldır küldür dalmak isteyen insanlara karşıysa oldukça sertti. Ona göre bu büyük düşüncesizlik ve kabalıktı. Başkalarına gösterdiği anlayışın kendisine de gösterilmesini beklemekse en doğal hakkıydı.
Bazen olurdu böyle. Sebebini anlar gibi olduğu zamanlar olduysa da bunun zamandan başka çözümü yoktu.
Böyle zamanlarda fazlaca düşünür, hayatındaki insanları teker teker gözden geçirirdi. Bunu en son yaptığında yakın bir dostuyla yollarını ayırmaya karar vermişti.
Bana sorarsanız, almış olduğu en doğru kararlardan biriydi.
Evet..
Bazı kavramlara olan inancı gitgide zayıflıyordu.
Dostluk da bunlardan biriydi...

Epicsi
18.07.2020 15:59

Bir Boşluğun Hikayesi

Uyuşuk bir tedirginlik var gibiydi üzerinde. Güneşin kızılı kumral saçlarını turuncuya boyuyordu. Ayaklarının altında ezilen çakılların can havliyle çıkardığı sesler, ruhundaki sadisti sarhoş ediyordu. Tahta bir salıncağı sallarcasına bir esip bir çekilen rüzgar saçlarını örüyordu. Birden taşlardan biri öç alıyormuşçasına ayak bileğine vurdu. “Sıçradı sanırım” diye düşünerek topuklarını yere hangi şiddette vurduğunu merak edip ayaklarına ani bir bakış attı.
“Afedersiniz!”
Bakışları, sesin geldiği yöne başından önce kalktı.

Doğrudan gözlerine vuran güneşe istemsizce çattığı kaşları, delikanlının, gülümsemekle bükülmek arasında kalmış kararsız dudak kenarlarının işini zorlaştırıyordu. Mahçup kaşlarını alnına düşen saçlarına değdirdi.
“Önemli değil”..
Öyle sessiz söylemişti ki bunu, kendisi bile zor duymuştu. Delikanlı dudaklarını okumuş gibi dalgaların geldiği yöne doğru çömeldi. Bir gözünü kısarak cebinden çıkardığı taşlarla denizi hedef aldı.

Bir an için, bir önceki gün bitirdiği kitap onu hakkında düşünmeye zorluyor zannetse de esas zanlının kısa zaman önce içine düştüğü boşluk olduğunu fark etmek fazla vaktini almadı..

Epicsi |28.10.2019

Seherbaz

Koku vermeyen bir yangın.
Seherbazın parlayan kağıtları gibi.
Koca burunlu bir âmâsın.
Yanılıyorsun, burası güzel.
Hastayım yalnız.
İnsana kızıp insanlıktan nefret etmek bir hastalık.
İyileşmek istediğimden her şey;
Geri döneceğim.
Yanlış anlama, kibarlığımdan susuyorum.
Kabalaşmak da istemem ama,
Kimseyi görmek istemiyorum.
Yandığından değil canım,
Çıplağım, yıkanıyorum.

Epicsi Eylül 2019

Ahmak

Ne de soğuktu kanı.
Nasıl cesur.
Önceden düşünülmüş bir senaryonun, hesaplanmamış trajedisi yansıyor yüzüme.
Yine de hayran oluyorum istifinin asaletine.
Ah ne de ahmaksın!
İnsan kendine çelme takar mı?
Birkaç zamandır iyi değilim.
Sözler klişeleştikçe veriyor otomatik pilota insan aklını.
Bir kahramanın sürüden ayrılıp “iyi değilim” diyebilmesi ne büyük çığlık!
Onu ancak, bozulan akıllar anlayabilir.
Küçümseyecek kadar büyük kibrin.
Yine de küfretmeyeceğim.
Bu bir kaza da olsa, kaskosuz yüreğim.
Hadi alay et!
Kinlendir beni kendime.
Bugün seni ilk ve son kez göreceğim.

Epicsi |Eylül 2019

Bir Dilek Tut

...
3 gündür taramadığı saçları birbirine girmişti. Dün gece gördüğü rüyanın etkisindeydi hala. Yağlanmaya yüz tutmuş saçları alelade toplanmıştı. Başını kaşıdı. Üzerine düşen kepekleri, pencereden yağan karı izleyen bir çocuk gibi izledi. Bu nedense ona “ölüm”ü hatırlattı. Bir süre, bunun ona niçin ölümü hatırlattığına dair kafa yordu. Cevap bulamadı.
Parmakları saçlarının arasında kaybolurken göz ucuyla pencereyi süzdü. Kalbi çarptı. Yıldız kaydı sandı. Tekrar baktı; sadece bir uçaktı. Tüh..
“Dilek tutacaktım” diye aklından geçirdi.
Ne dileyeceğini o da bilmiyordu aslında. Ama bu artık bir sorun değildi. Zaten kayan da yıldız değildi.
...
Epicsi 03.07.2020 22:13

30.Merdiven

Buradayım.
Telefonumu kapattım. Kimsenin beni rahatsız etmesini istemiyorum.
Sadece yarım saate ihtiyacım var.
Buradayım. Birçok şeyin bittiği yerde.
Geri kalan her şey için, “hadi kızım, yeniden!” dediğim yerde.
Buradayım.
30.Merdivende. İki sokak lambasının arası burası. Gölgemi görebiliyorum. Işık ne az ne çok. Tam da ihtiyacım olduğu gibi.
Buradayım.
Benim olsun istediğim bazı şeyleri yitirdiğim ve bana ait her şeyi geri aldığım yerde. Bu bir durak. Ve yolcu ettiğim her şeyin arkasından şöyle bir bakmak istiyorum.
Ben değiştim.
Buradayım.
Tatlı bir burukluk var içimde.
Görülmek değil, görmek istiyorum bu kez.
Dostlarım, aşklarım, toprağa koyduklarım..
Hepsi gerçekleşiyor şu anda.
Bir karınca geziyor kolumda. İrkiliyorum. Ve kayboluyor hepsi.
Anlıyorum.
Yüz yıllık bir yüreğin ağırlığı ve masum bir çocuğun tebessümüyle buradayım.
Aklımın bu şaşılası yolculuğunda, zamana kafa tutuyor gerçekliğim. Yoluma yoldaş herkesin hatırına 1 saniye duruyorum her durakta. Omzuna baş koyduğum ve başını omzuma dayamış herkese selam olsun.
Ne de güzel yaşadım ben bu hayatı..
Epicsi - 01.07.2020 00:09