18 Mart 2019 Pazartesi

YA SONRA?

Ne düşündüğümü bile ayırt edemezken başımdaki kalabalıkta, düşlerimi bana benden daha iyi anlatan bir yazarı kıskanmanın doğurduğu hiddetle yazıyorum.
Dudaklarıma çalıyorum, asla ölmeyen kahramanının repliklerini. Yaşamak daha kolay geliyor.
Tüm bu özlem ve öfkenin içinde, yazar, yalnız olmadığını hatırlatıyor insana.
Sol anahtarıyla açıyor cümlesinin kapılarını bir müzisyen. Ancak bu kadar nazik söylenebilir insana özel olmadığı.
Rahatlamalıyken, kibirlenişime öfkeleniyorum.
Bir duygu cümbüşü şenlendiriyor solmuş çehremi.
Bırak beni. Kulaklarının arasına sıkışmış bir budalayım!
Kahve içtiğim kupanın dudağıma değen tarafından dışarı az mı süzüldü damla? Her seferinde sildiğim baş parmağımla.
Ve bunu yalnız, ben yaptım sandım.
Anlıyor musun?

Aynaya bakıyor insan bazı satırlarda. Kendini görmekten öte, yalnız olmadığını bilmek istiyor. Yakalamaya görsün doğru kitabı. Aynı yazar yazmış gibi sonunu heyecanlı. Hadi bana bir sufle ver! , diye uğuldar içindeki fırtına. Yalnız gözlerindeki deniz duyar.
Düşüyor kahraman.
Peki şimdi ne yapacağım?!
Sen duymadan kalkıyor ayağa.
Satır atlamış olma umuduyla tekrar tekrar geçirişin gözden hayatı, ah nasıl da dokunaklı.
Birkaç süslü cümleyle geçiştirir gibi, hikayenin bu kısmını kendin yazman gerektiğini hatırlatıyor yazar.
Allah belanı versin ama.
Deme. Silinmiyor satırlar.
O, haklı bir yazar.

Bu çok anlamsız.
Belki de ölmeliyiz artık.
Bu kez okur alıyor eline kalemi; hayal kırıklığının doğurduğu hiddetle. Nasıl da sert tutuyor, kıracak gibi.
Mükemmel yazardan bahsederken, bir damla süzülüyor kupasından.
Aynı anda bırakıyor kalem kendini beyaza. Baş parmağıyla siliyor siliyor kendinden yana tarafı.

Satır başı:
Mükemmel bir yazar; acı ona anlam katacaksa, kahramanını öldürmeye hazırdır.
Çünkü bilir; ölüm, sadece başlangıçtır.

Ve BUM!
Bir silah? Ya da kapıyı vuran bir rüzgar belki? Öldü bitti mi? Çıkıp gitti mi?
Bilmiyorum.
Bu sonu kendin yazmalısın.

16 Mart 2019 Cumartesi

O’nun Aklı

İnsanın kafası karışık olmaz. İnsan ne yapması gerektiğini en doğru şekilde bilir. Hatta en doğrusunu insan kendi bilir.
Ve insan buna rağmen, akıl danışmaz. Bildiğinin aksini,
duymak istediklerini söyleyecek bir insan arar sadece. Ve onu bulduğu anda, ona inanmaya hazırdır.
Evet. İnsan aptaldır.
Kararlarının sorumluluğunun kendine ait olduğunu düşünmek istemeyecek kadar korkak.
Kararlarının sebepleri için başkasının aklını neden gösterecek kadar aciz.
Ah! Nasıl da kandırıyor kendini insan.
İnsanın kafası karışık olmaz. Duygularıyla aklının ortasında kalmıştır bedeni.
-Aldım verdim ben seni yendim.
Biraz kalabalık duygular.
Biri sağdan biri soldan. Çekiştirir kazağının kollarından. Süner ruhun, dağılır an; makineye de atsan çekmez zaman.
Sıyrılırsın içinden aşağı. Artık çıplak ve diptedir yaran.
Utanç dönüşür arsızlığa. Şükredersin Yaradan’a tükürseler de yarana.
Ve bir an, anlamazsın, gün ışıldar batıdan. Rüya olmadığına emin olduğun gün sars kendini. Sokak lambaları sönmeden dikil karşısına mehtabın. O gün, durulacak aklın.
Acı bir gülümseme düşsün dudaklarından.
Dinle. Güzel günler inan, yakın.

5 Mart 2019 Salı

Doğanın Dengesi

Nefretin utancı dürtüyor göğsümü.
Bir iç konuşma doğuyor zihnimde.
Defalarca gördüğün halde sonu zuhur etmeyen rüya gibi.
Tahammülümü tüketen hep aynı polemik.
Sen konuşmak istemeyince susmuyor karşındaki.
Saygı da kalmadı artık.
Cık cık..
Kana kana sövüyorum ardından.
Alamıyorum hıncımı.

Hangi kelimeyi seçsem, afallıyorum?
Edebiyatın hor gördüğü duygular bunlar.
Bir isim bahşedilmeye layık görülmemiş piçler.
Yılıyorum öfkemden, yılmıyor dışımdaki kahpeler.
Doğuştan herhalde? Sakin olmalıyım.

Deprem oluyor korkularımda.
Altında kalıyorum nefretinin.
Kendi sesini kendin duyacaksın.
Yoksa ölürsün.

Huzuru kendi içlerinde bulamamış insanlar, huzuru kendi içinde bulmana izin vermeyecekler.
Ama sen direneceksin.
Bir iki damla saf göz yaşı dökeceksin çocukça.
Nasır tutacak naif ruhun, sertleşeceksin.
Başta bir delireceksin ama zamanla çarpsa da hissetmeyeceksin.
Sıkılacaksın sonra, bir bakacaksın çarpan sensin.


Önce saçlarını ağartıp, sonra boyatmanı öneren insanların arasında sıkışıp aynı diyaloğu tekrar ederken bulacaksın kendini.

Sus!
Hayır, hak etti!
Öfkeden delireceksin aptal!
Bir vursam rahatlarım aslında..
Şiddet çözüm değil, hoş görmelisin.
Kes sesini mal!

Kendimi dizginlemem gerekmediği bir yerlerde var olma arzusundan doğan hayal kırıklığı kamçılıyor öfkemi.
Yuttuğum cümleler şişiriyor boğazımı.
İnsan başkasının kansızlığından enfeksiyon kapar mı?
Bozuluyor doğamın dengesi, ne kadar yaşarım bilmem.
Katilsiniz.