Uyuşuk bir tedirginlik var gibiydi üzerinde. Güneşin kızılı kumral saçlarını turuncuya boyuyordu. Ayaklarının altında ezilen çakılların can havliyle çıkardığı sesler, ruhundaki sadisti sarhoş ediyordu. Tahta bir salıncağı sallarcasına bir esip bir çekilen rüzgar saçlarını örüyordu. Birden taşlardan biri öç alıyormuşçasına ayak bileğine vurdu. “Sıçradı sanırım” diye düşünerek topuklarını yere hangi şiddette vurduğunu merak edip ayaklarına ani bir bakış attı.
“Afedersiniz!”
Bakışları, sesin geldiği yöne başından önce kalktı.
Doğrudan gözlerine vuran güneşe istemsizce çattığı kaşları, delikanlının, gülümsemekle bükülmek arasında kalmış kararsız dudak kenarlarının işini zorlaştırıyordu. Mahçup kaşlarını alnına düşen saçlarına değdirdi.
“Önemli değil”..
Öyle sessiz söylemişti ki bunu, kendisi bile zor duymuştu. Delikanlı dudaklarını okumuş gibi dalgaların geldiği yöne doğru çömeldi. Bir gözünü kısarak cebinden çıkardığı taşlarla denizi hedef aldı.
Bir an için, bir önceki gün bitirdiği kitap onu hakkında düşünmeye zorluyor zannetse de esas zanlının kısa zaman önce içine düştüğü boşluk olduğunu fark etmek fazla vaktini almadı..
Epicsi |28.10.2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder