18 Haziran 2014 Çarşamba

DANS

Veda ve elveda.. Hangisineydi itaatimiz? Kudretine sadık kalmak vuslatın, ya da rest çekmek hasretin barındırdığı mevkiiye.. Hayır, iki kavram da yanıltıyor olmalıydı bizi. Yeniden sıfatlandırılmalıydı gidişin.. Ve kalışın.. Varken olmayışı nefesinin.. Yokken alışın. Duyuşum. Anışım. Burdasın sanışım. Uzaklardan bakışın. Bakışlarına kanışım. Ve yeniden terk edişlerim yokluğunu. Yanına varışım. Sen in yine gidişin. Bır başıma kalışım. Ölüşüm. Hayır, öldüğümü sanışım! Yokluğunda buluşum kendimi. Geldiğinde tanımayışım. Kahroluşun . Batışın! Kendimde değilim. Sen kendindeysen, hatırla.. Çılgınlığı çıldırtmaktı en büyük çılgınlığımız; onun terli avuçlarında dans etmiştik, hatırla. Ayaklarım kaydı sonsuzluga. Ben düştüm. Sandım. Nasıl düşebilirdim ki, ayaklarım yoktu benim.. Onlar senindi, hatırla! Yüreğimde bi kadın. Bir çığlık. Duyuyorum. Sandım. Duyamazdım ki.. Kulaklarım da senindi hani, hatırla! Ah evet,yüreğim.. Yüreğim de senindi. Hesap ver öyleyse o çığlıgın sahibi kimdi! .. Unutmuştum oysa. Yine mi hatırlattın kendini? Bak.. Düştü yine aklıma;  Öpüşün, duruşun, ismimi sayışın..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder