10 Temmuz 2014 Perşembe

YAZMAK İÇİN SEVDİM SENİ

İstediğin gibi biri olamadığım için özür dilerim. Bunun için kendimi suçluyorum aslında. Bu kadar tanırken sen beni, bu kadar anlarken ben seni ve sen mutluluğa bu kadar yakınken kusurlarımla sana eksik kalmış olmak fikri acıtıyor beni. Vicdanımı. Bunların umurunda olamayışının nedeni de ben olduğumdan, suçlayamıyorum seni. Ne bileyim, sevmedin diye ben gibi ,kızamıyorum işte. Yine sövüyorum kendime. Sonra aynalar geliyor aklıma. Bakayım diyorum gözlerimin karasına. Seni görüyorum. Hemen geri alıyorum tüm sözlerimi. Sana değmesinler diye dönüp dolaşıp. Aptal oluyorum bazen. Aptal olduğumu biliyorum. Ve katlanılması güç bir hal alıyor çevremdekilerin bunu inatla inkar edişleri. Onların övülgülerini duydukça batırasım geliyor magmaya suretimi. Şamar gibi en sert, adıma gösterişli cümleleri. Güzel geçmiyor günlerim. Gülüşlerimi görüyorsun belki, ya da duyuyorsundur etraftan sana olan öfkemi. Gülüyorum sevgilim. Ve kusuyorum ara ara öfkemi. Öyle uzaktasın ki, fazlasını görmen imkansız. Ben açayım mı yerine halimi? Uyanıyorum söverek güneşe. Bunaltıcı sıcaklar bu aralar. Dikkat et kendine. Şapkasız gezme. Ne diyordum. Ha evet. Senli görüntüler düşüyor gözlerime uyanırken. Ter içinde unutuyorum aniden sabahı da güneşi de. Hatta az önce gördüğüm rüyayı bile. Sabah ritüellerimden bi kareyi yaşıyorum yine. Keşke yapmasaydım öyle. Demeseydim şöyle.. Geçiriyorum bir bir aklımdan yaşanmışlıkları. Pişmanlıklar basıyor içimi. Sonra yine nir sabah klasiği, avutmaya çalışıyorum kendimi. Olmayacaktı diyorum ne yapsam da. Biz başka olamadık. İlk kez bir gidişin ardından 'kim kime fazla geldi' diye düşmüyorum meraka. Kimse kimseye fazla değildi çünkü. Biz aynıydık. Ama bize bizden fazlası lazımdı. İkimize de.. İşe gidiyorum sonra. Sahi söylememiştim dimi? Senden sonra bi işe girdim hemen, kafam dağılsın diye. Tanırsın beni. Satmak derdim ya hep çalışmak, kendini; Satılık bi insanım artık. Nasıl unutucam ki başka türlü kendimi? Belki de diyorum herkes bu yüzden düşmüş kariyer peşine. Anlıyorum yeni yeni.. Fotoğraf çekiyorum. Sahte mutluluklarına şahit oluyorum insanların. Fotoğrafları kandırıyorlar sadece. Gözlerinin kenarları kırışmıyor. Gerçekten gülmüyorlar sevgilim. Ne acı şahit olmak. Denklanşöre basmak yardım ve yataklık gibi! En çok onların yalanları yaralıyor bu aralar beni. Seni düşünmeye vakit kalmasın diye tüm çabam. Bazen çıkıyorsun aklımdan iş telaşında. Sonra etraf duruluyor ve kendimle kaldığım o an yine düşüyorsun aklıma. Amacıma ulaşmalarıma söver oluyorum o anlarda da. Nasıl olurda unuturum seni. Çay molası oluyor. Biri gelip derdini anlatıyor yine bana. Ne komik dimi? Yani merak etme sevgilim. Ben de onları kandırıyorum. Kimse anlamıyor halimi. Gülümseyerek önerilerde bulunuyorum sorularına. Bak küstahlığa.. Gözlerimin etrafı kırışmıyor. Ama sanırım herkes yüz analizi tekniğinden habersiz. Farketmiyor hiç biri. Cehaletin mutluluk olduğu gerçeği.. Çoğu zaman susuyorum ama. Anlatıp anlatıp gidiyorlar. Hoşuma gitmiyor değil başkalarını dinlemek. 10 dakka da olsa, hikayemi unutuyorum o anlarda. Ama üzülmüyor da değilim onlara. 'Kendime üzülmekten iyidir' derken, bi ara saçmalama diye bağırır oluyorum. İç sesimle savaşırken buluyorum kendimi. Elimde olsa tüm acıları satın alır onlardan, sevinçler bırakırım para üstü gibi. Sonra bi çuval alır taşırım hepsini. Dökemem denizlere. Yunuslar boğulur diye yutarım hepsini. Bazen birine kızıp 'ölsün bu ya' derken buluyorum vaziyetimi tamamen istemsiz. Kim olduğu farketmiyor ya da bana yakınlığı. Tamamen istem dışı. Bilirsin o hali. Işık hızında alıyorum lafımı geri. 'Ben ölürüm Tanrım' diyorum, 'o yaşasın ne var ki?' Onların adına ölmeye çalışırken buluyorum halimi. Öyle duyarsız kaldım aldığım soluğa. Yıldızların altında öpüşmüştük diye kalamıyorum yıldızların altında. Koşuyorum. Gitmiyorlar. Kaldırıyorum başımı. Benimle gelmişler. Kurtulamıyorum. Hastalık gibi. Saklanamıyorum ışıltılarından. Sonra birden bi bakıyorum en çaresiz anımda yıldızların altında, aynen böyle yazarken buluyorum kendimi. Kelimelerim sıralanıyor istemsiz. Belki de yazmak için sevdim seni.. Diyorum ki 'biz, aynı yıldızın altındayız. Aynı gökyüzünün çocukları. Nerde olursa olsun, ve ne kadar uzakta, terkedemez bu gezegeni..' Gözlerimi kapatıyorum. Yanımdasın sanki. Huzur doluyorum. Bi bakıyorum ,kendi kendime senle konuşuyorum. 'Öyle değil mi canım?' Derken dönüyorum soluma ,yoksun. Kaptırıyorum kendimi.. Sen de haklısın. Böyle bir manyakla bir ömür hiç geçer mi?.. Bitiyor mesai. Eve doğru yol alıyorum. Bazen unutuyorum her şeyi kahkaha atıyorum komik bi fıkraya. Ya da hayat telaşı ya bu, hep bi yerlere acele edişlerim. Hasta oluyor bi yakınım üzülüyorum. Ya da doğum günü partisinde buluyorum kendimi. Aldığım hediyeyi açtıklarındaki neşeleri.. Ah bi görsen, fotoğraflarını çekiyorum gözlerimle, atıyorum hafızamdaki flash belleğe. O anlarda gülüyorum işte sevgilim. Sonra geçiyor. Ama sen hep gülüyorum sanıyorsun belki de, tek bi karemi gördüğünde ağzımın kulaklarımla buluştuğu. Öyle değilim. Bazen küfrediyorum sana. Öfkeleniyorum. 2 dakika sürmüyor. Kendi kendime senden af dilerken buluyorum halimi. Kendime daha çok sövüyorum inan. Sana 1 se bana 2. E anlayış göster sende. Hep kendimi suçlarsam ölmez miyim besbelli? Kilom hala 47. Ne yemek yiyebiliyorum ne çikolatayı bırakabiliyor. Sürekli halsizim. Ve anı yaşayayım diye enerjik. Öyle bi zıtlıklar ibaresi. Sende kızardın bana 'bir dediğin ötekini tutmuyor' diye. Bir de; bildim tavrıma, sabit fikirlerime sana göre. Sen tutuyor musun sanki sevgilim kendini? Bir dediğim ötekini tutsa nasıl olurum sabit fikirli? Sen de az değilsin hani.. Ne çok açıyor laf lafı. Neyse. Eve dönüyorum. Bizim ufaklık büyümedi gitti. Biraz mıncırıp uyutuyorum dizimde. Bi şeyler atıştırayım diyorum midem bulanıyor. Kahvenin sigaranın bile yok aç karnına keyfi. Yatıyım en iyisi diyorum. Tam başımı yastığa bırakıyorum dişlerimi fırçalamadığım geliyor aklıma. Yine söverek kalkıyorum. Tanrım! Diş fırçasına... Her şeye söver oldum kısaca. İşimi bitirip yatıyorum. Bi bakıyorum takmamışım telefonu şarja. Bi daha kalkıyorum sonra.. Sürekli bi şeylere kızma arzusu içimde. Niyedir bilmem. Yatıyorum. Gözlerim açıkken çalışıyorum uyumaya. Cesur değilim kapamaya. Göz kapaklarımın içinde fotoğrafların var sanki. Hem bakmak istiyorum hem unutmak. İkilemlerim yakıyor aklımı bu kez. Ruhum hata veriyor. Derken bi bakıyorum uyumuşum. Rüyalarımı da anlatırdım şimdi sana ama, onlar bende kalsın sevgilim. Sen merak et birazda.. Şimdi bunları yazdım ya, nasıl rahatladım biliyor musun? İçimi sana döktüğüm gecelerde ki gibi. Evet ya evet. Belki de gerçekten yalnızca, yazmak için sevdim seni.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder